Thinking of Dicle/Dicle'yi Düşünüyoruz

October 7, 2009

Thinking of Dicle/Dicle’yi düşünüyoruz

Filed under: — akcakaya @ 4:49 pm
This blog is created for our friend Dicle Koğacıoğlu whom we lost on October 5, 2009. We would like to use this blog to share our thoughts with friends, students and colleagues.Bu blog, 5 Ekim 2009 tarihinde aramızdan ayrılan dostumuz Dicle Koğacıoğlu için yaratılmıştır. Dicle?nin arkadaşları ve öğrencileri olarak bu blog kanalı ile düşüncelerimizi birbirimizle paylaşmak istiyoruz.

297 Comments

  1. I just found out Dicle is gone. I was looking for her e-mail to see if we could meet at a conference. We shared wonderful times in NYC. My heart is broken. Bye my dear friend.

    Comment by Maria — April 22, 2010 @ 4:00 am

  2. zaman cabuk geciyor dicle, her dakika senden uzaklasiyor, her dakika sana yaklasiyoruz.
    bugun, mastir ve doktora basvurusu icin yazdigim niyet mektubumu kahkahalarla duzelttigin gunu hatirladim.
    “suraya da ‘effect’ yazip tek tirnaga aldik miydi, ‘hook’ ederiz baliklari” demistin.
    doktorayi savundum uc gun once.
    haber verip, tesekkur etmek istedim yine.

    Comment by şiyar — April 23, 2010 @ 11:36 am

  3. Geçen sene bu zamanları düşününce sen aklıma geldin Dicle. Hiç aklıma gelir miydi dedim, senin de hiç aklına gelir miydi? G.

    Comment by G. — May 1, 2010 @ 12:59 am

  4. I met Dicle only once, in 2007, though I am also familiar with her work. I am very sad to hear (belatedly) of her death. I remember Dicle both as a first-rate scholar and as a kind, generous person. I offer my deepest condolences to her family and friends.

    Comment by Laura Pearl Kaya — May 12, 2010 @ 8:03 pm

  5. Hakkinda yapilan kisa filmi seyrettim. Sonra internette arastirdim ve cok uzuldum gidisine. Allah rahmet eylesin, mekani cennet olsun…

    Comment by ozlem — May 13, 2010 @ 1:36 am

  6. Dicle, senin için bir öykü yazdım. Şimdi o öykü belki novella olacak. Yazarken bana güç ver… N.

    Comment by Nazlı — May 17, 2010 @ 3:56 pm

  7. Eski telefonumu karıştırıyordum, mesajını gördüm. Hiç beklemediğim anlarda, sana ait veya seni hatırlatan bir şeylerin aniden çıkıvermesi çok güzel.

    Comment by G — May 21, 2010 @ 12:07 am

  8. Bana göre tercih meselesi yaşamak ya da yaşamamak(belki de başka yaşamlar denemek).
    Biz çoğu zaman tercih yapmamayı seçiyoruz, ve tercih yapmadığında yaşamak kendini seçiveriyor.

    Acıları araştırmışsın, ve çok fazla acı var demişsin. Kimisinin kalbi taşıyamıyor bu kadar acıyı.
    İnsanlara gülücükler saçmışsın ama toplumun acılarına odaklamışsın bakışlarını. Çok fazla acı görmüş gözlerin, kalbine sığmayacak kadar belki. Belki çok hafifti kalbin, kir kapmadığı içindir belki.

    Belki bu gördüğün acıları yok etmenin yolunu bulamadın ve onların varlığını hisseden kendini yok etmeyi denedin. Umuyorum ki şimdi acı yoktur ruhunda, gülücükler dans ediyordur yanaklarında. Umarım ki sıcak bakışlar, sevimli gülümsemeler doluşmuştur etrafına ve en güzelinden anılar.

    Kızıyorum hayatı katlanamayacak kadar acı bulup kendine acı çektirerek intihar eden insanlara.
    Sen en güzel yerinden İstanbul?un; denizi, nemi, havayı hissede hissede uça uça ardında bırakmışsın hayatı.
    Umuyorum ki uçmanın keyfine varmışsındır bırakışında dünyayı.

    Seni öyle iyi anlıyorum ki. Acılar içinde olmalar ve buna rağmen gülümsemeler. Geride bırakırsam sevdiklerim ne halde olurlar. Mutluluğa kattıklarım ne hisseder çelişkiler içinde ardımdan düşünceleri. Neden bir başkası da beni mutluluğa katamıyor, ya da ben niye kendimi de katamıyorum?

    Çok fazla acı var dünyada, çok. Beynim anlamıyor olanları, insanların caniliğini, çirkinliklerini, kıyışlarını birbirlerine, bunun gibi şeyleri almıyor kafam. Yüreğim acı çekiyor etrafta olanlara, acı eşiğim mi farklı benim? Daha mı az bilmek lazım bir şeyleri, daha az mı hissetmek?

    Tercihim yine de yaşamak, seçmeden de kendini seçtiriyorken.

    Belki de ben toplumun sevinçleri üzerine gitmeliyim daha çok, tümüyle acılarına yönelmemeliyim. Belki daha çok gülümsemelerine bakmalıyım çocukların, ya da kendi dinlerindeki dualarını anımsamalıyım iyi niyetli insanların.

    Ve sürekli gülücükler saçmamalıyım belki de etrafa, ağlamalıyım bazen acılar erisin diye. Ve belki saklamamalıyım acımı başkaları da görebilsin, bana yardım edebilsin diye.

    Belki güçlü olmaya ara vermeliyim, güçsüzlüğün tadını çıkarmalıyım birazcık. Belki bir tatil vermeliyim kendime, ruhumun bana verdiği tatili kullanmasına izin vermeliyim bedenimin.

    Belki de BELKİleri yaşamalıyım bir süre.

    Tanışmadık. Ben tanımadım seni, yalnızca hislerini tanıyorum. Ve belki meraklarını, gülümsemelerini, ilgi alanlarını tanıyorum.
    Belki bir otobüste yahut bir vapurda gözümden kaçmış biriydin. Belki bir yerlere gitmenin telaşı ile geçtim seni ya da sen beni, bilinmez.
    Bir insanın yokluğunu bilmenin hissettirdikleri, onu tanımayı gerektirir mi ki?

    Dilerim ki hüzün yoktur yüreğinde, huzur sarmıştır içini. Dilerim ki keyifli geçmiştir uçuşun. Dilerim ki ailen seni hatırlayınca sıcaklığını ve gülümsemelerini hisseder.

    Comment by nevin — May 27, 2010 @ 7:27 pm

  9. kizlar 1 yasinda. neseli sesinle tebriklerin, kutlamalarin nerde? seni ozledim.

    Comment by feyza — May 28, 2010 @ 12:49 am

  10. sanki arada sırada bu sayfayı açıp okuyunca, hala gitmemişsiniz gibi.

    Comment by c. — May 31, 2010 @ 12:21 am

  11. Dicleciğimmmm

    Comment by zibelhan — June 3, 2010 @ 10:59 pm

  12. Sonunda astı kendini
    Karadut ağacına
    O ağacın kökleri
    Hepimizin yüreğine dalmıştı.
    Hep birlikte yemiştik meyvelerini,
    Hep birlikte gülmüştük gölgesinde.
    Ama o, tek başına astı kendini
    Karadut ağacına. (bir Dinozorun Anıları, Mina Urgan s.62)

    Comment by derya — June 9, 2010 @ 10:16 pm

  13. Dicle,
    Bugun ogrencilerin mezun oluyor. Seni arayacak gozlerim mezuniyette..
    Hala soruyorum neden diye, hala her kopruden gectigimde aklimda sen. Derya icin “o gittigi yerde daha mutludur” demissin. Sen de mutlu musun?

    Comment by Betul — June 26, 2010 @ 1:44 pm

  14. Ah Dicle, gelecek kaygısı çöktü yine. Sana bir mail atsam sen de bana samimi ve anlayan uzuun bir cevap yollasan ya da şu saatte ara beni desen… panikleme desen…

    Comment by G — July 14, 2010 @ 4:04 pm

  15. hocam derslerdeki neşenizi özledim nerdesiniz?

    Comment by mp3 dinle — August 26, 2010 @ 9:51 am

  16. Haykırmak istiyordu
    Daha fazla dayanamayacaktı
    Sesini duyabilecek kimse yoktu orada
    Kimse duymak istemiyordu.
    Kendisi de korkuyordu sesinden
    İçinde boğuyordu sesini.
    Patlamak üzereydi susuşu.
    Birden,
    Havaya uçtu gövdesinin parçaları
    Özenle, sessizce toplayacaktı bu parçaları,
    Hepsini bir bir yerine yerleştirecekti
    Delikleri kapamak için.
    Ve rastgele bir gelincik, bir sarı zambak bulursa,onlarıda toplayacak,
    Kendisinin bir parçasıymış gibi gövdesine yapıştıracaktı
    Böyleydi,
    Delik deşik,
    Görülmemiş bir şekilde çiçek açıyordu işte.
    (Yannis Ritsos- Görülmemiş Bir Çiçek Açma – Ceviren Cevat Capan)

    Comment by Bingul — September 4, 2010 @ 3:02 pm

  17. Dicle bir yıl oluyor sen gideli, 5 Ekim’e ne kadar da az kaldı. Ayşe Gül Hoca’nın mailini gördüm şimdi. Malesef ben olamayacağım orda seni sevenlerle birlikte. Halbuki ne kadar güzel olurdu herkes senden konuşurken orda bulunmak, sana dair bir şeyler anlatmak… O kadar sık hatırlıyorum ki seni. Ama hep kendi kendime oluyor bu, hep anlatmak istiyorum hatırlarken ama herhangi bir insana anlatılmıyor ki. Birkaç kitabın var bende, birkaç sayfa da tez için yazdığın notlar…Özenle saklıyorum hepsini. Kitaplarını okula ya da ailene vermeyi düşündüm önce ama vermedim. Senden bir şeyler olsun istedim bende. Tiflis’e bile getirdim, hep yanıbaşımda olsunlar istiyorum. Ah Dicle bir yıl oldu, seni seven bir sürü insan olacak orda 5 Ekim’de. Bir yerlerden görüyor olmanı diliyorum.

    Comment by G — September 25, 2010 @ 1:05 am

  18. ahh, Diclecim…
    nasıl bıraktın bizi?
    nasıl oldu da izin vermedin o tutkuyla yaşadığın hayatın ellerinden tutmasına?
    biz nasıl tutamadık elinden?
    sen nasıl bıraktın bizim elimizi?
    bir yıl öncesine dönebilsem, ya ben İstanbul’a gelsem, ya sen New York’a, sıkı sıkıya sarılsak ve eskisi gibi şarkı söyleyerek geçsek sokaklardan, köprülerden…
    seni birlikte şarkı söylerken ve sensiz de olsa şarkı söyleyerek hatırlayacağım bugün, yarın ve her gün…
    ve çook çook özleyerek!

    Comment by Ayşe Gül — October 4, 2010 @ 11:34 am

  19. Bu sabah kalktım dedim ki kendime bir sene once bu saatlerde aradılar beni iste. Senin telefonundan. Adını gorunca actım hemen. hayırdır diye düşündüm sabah sabah beni rüyasında mı gördü acaba. Bir önceki gece görüşmüştük daha. Keşke rüyana girseymişi.. Keşke rüya göreceğin uykun olsaymış.. Seni son gören ben olacakmışım meğer… Eşyalarımı almıştım senden. Taksiyle geliyorum çıkamam yukarı demiştim, sen getirebilir misin aşağı… Çıksa mıydım keşke. Evinin halinden, senin o evdeki halinden birşeyler anlar mıydım, sezinler miydim, içine düşer mi o kurt böyle zamanlarda insanın ne bileyim… Gel der miydin ki içeri… Gelmedim ama .. Çıkmadım bile yukarı.. Çıkmadım arabadan.. Ama uzandım taksiden dışarı ve öptüm seni. Hatta biraz şaşırdın bile sanki. 2 saniyelik bir görüşmede- daha da yeni ayrılmıştık üstelik- ne öpüşmesi diye düşündün belki de.. Ben öpmek istedim seni.. keşke sarılsaymışım da… Dün gece bunları düşünerek daldım uykuya, bu sabah bir sene öncesinin sabahıyla uyandım. Kulağımda o polisin senin telefonundan gelen tatsız sesi..Algılayamayışım, Dilek’i arayışım, evden koşarak, titreyerek çıkışım, evine gidişim.. Hepsi hepsi geçti bugün.. Hepsi bir sene önce bugün.. Hepsi hala bugün..
    Çok özledim seni Dicle. Çok.

    Comment by seda — October 5, 2010 @ 4:28 pm

  20. Dicle’cigim,
    zaman maalesef her seyin ilacı olamıyor.
    apansız gidisinle bizi oyle yapayalnız ve caresiz bıraktın ki.
    makaleni bu yıl da okuyoruz, ve bu yıl da taa buralarda seninle bir toplantıda yada konferansta karsılaşıp tartışacağına inanan, kafasında “bingo”lar çaktırdığın ogrenciler var,
    bugün de “keşke”lerden müteşekkil bir gün oldu yine,tıpkı geçen yıl bugun oldugu gibi,
    huzurla uyu,

    Comment by Tuba Demirci — October 6, 2010 @ 2:24 am

  21. Geçen seneydi… 29 Eylül 2009 Salı… Sabahın köründe FASS’ın koridorlarında koşuşturuyorum… Hızla okuyarak bir bir geçtiğim sınıf numaraları beni nihayetinde “Post-Colonialism” adlı dersin ilk toplantısının yapılacağı odaya taşıyor. Nispeten küçük bir mekan. Bir duvarı boydan boya kütüphane kaplı. Odanın yarısından fazlasını kapsayan ve kütüphaneyle aynı ağaçtan yapıldığı anlaşılan masanın etrafında 7-8 öğrenciyiz. Güz döneminin ilk haftasının, ilk dersinin heyecanı içerisindeyiz. Bu dönem nasıl geçecek? Dersler zor mu olacak? Hocalar hayatı zindan eden cinsten mi çıkacak? Hiçbir şey belli değil… Daha ilk gün… Derken Dicle Hoca’nın sonsuz bir gül bahçesine benzer narin yüzü odaya girer… Çölün ortasında bir vaha gibidir sıcaklığı ve yumuşaklığı… Kendisini tanıtmaya başlayıp hele de hukuka erişimi olmayan insanlarla, zulm gören hemcinsleriyle ve genel olarak “bizim kadar şanslı olmayanlarla” yaptığı çalışmaları anlattıkça yarı-peygamber gibi bir insanla karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlamaya başlarız. Hassasiyetlerini hayat mücadelesine dönüştürecek kadar ilkeli, kabiliyetli ve zerki….karşısındaki her kim olursa olsun “insan yerine koyacak” kadar yüce gönüllü ve asil….öğrencilerine karşı bile saygılı, anlayışlı ve güleryüzlü bir hoca. Nadir bulunan cinsten.

    İçimi sızlatan onunla sadece bu ilk dersi geçirebilmiş olmam…. tek tesellim, çevremizdeki yanlışlarla savaşmak zorunda olduğumuza dair bana bir örnek teşkil etmiş olması, yol açması, yön göstermesi ve ondan bir-iki saat içerisinde alabildiğim ışıkla bile bundan sonraki yolumu aydınlatacak olmam…

    Işıklar içerisinde yat Hocam…

    Comment by Doğa Taşlardan — October 7, 2010 @ 4:51 pm

  22. Boğuldu?
    haykırdı mı, ses çıkardı mı…
    Muhtemelen?
    ama daha çok boğuldu belki de…
    Bataklık gibiydi,
    daha çok battı çırpınırken?
    Zaman aktıkça boğuldu?
    Zamanı durdurmak mı oldu son çare…

    Hava vardı misler gibi eskiden?
    İçine çektikçe hayat vardı?
    Şimdiyse hayat mıydı onu boğan…
    Söylenen sözler?
    Paylaşılan gülücükler?
    Hissedilen aşklar?
    Yardım eli uzatmalar?
    Mazluma kol açmalar?
    kaybedilenin arkasından ağlamalar?
    Şiddete karşı direnmenin şiddetine maruz kalmalar?
    Ve daha ne çok anlar ve anılar?
    …. ?
    Hayatı hayat yapanla
    aynı zamanlı mıydı göğüse binen baskılar…
    Hayatta olmaya çabalamak mıydı…
    Nefes almak mı batırdı o son noktanın ötesine…
    Vücut cap canlıydı,
    vücuduyla ruhu hayattaydı da
    hayat mıydı ruhu boğan…
    Kim bilir, belki de… ?

    Hayatın tesellisi bundan öteye geçebilir mi?
    Böyle bir redde cevap verebilir mi?
    Bu tedirginliği silip süpüremeyenin, “belki de”nin, ötesine geçebilir mi?
    “Belki de”nin ötesine geçilinebilir mi?
    Hem de neye “belki de”?
    “Evet günahkarım” demesine “belki de”,
    bu kurgu bazılarının ömrünü bataklığa çeviriyor diye,
    hayatın ve onu çaresizce kurgulayan herkesin, hepimizin?

    19.11.2009

    Comment by Öğrencilerinden biri — October 11, 2010 @ 10:57 pm

  23. Birkac kere selamlasmisizdir, pek tanısmıyorduk dicleyle. peki insan tanımadıgı birini yitirebilir mi? Ne için üzülür? Neyi hatırlar? Hüzün, saf üzüntü. ?hüzün geriye kalandır?.
    Huzur icinde yat

    Comment by devren — October 18, 2010 @ 6:45 pm

  24. Dicle
    Her gün acılar yaşanıyor bu ülkede ama kimse senin kadar vicdanlı değil artık..
    Seni özlüyorum hiç tanımasam da…

    Comment by seval — October 28, 2010 @ 1:03 am

  25. Bogazimdan ilmegi atmaya calisirken,tam yikarken betonarme hiyerarsileri, kopruden yari beline kadar sarkmis bedenin carpti bana bir ekim sabahi… Sular cok soguk, hava ayaz.. Umarim gittigin yerde usumuyorsundur..

    Gorusmek uzere

    Comment by Pelin — November 7, 2010 @ 6:00 pm

  26. Buraya yazmak iyi geliyor. Ne zaman hatırlasam seni hemen açıp birkaç kelime yazmak istiyorum, sonra yazılanları okuyorum. Hüzünlü oluyor, ama iyi geliyor…

    Comment by G — November 26, 2010 @ 12:47 am

  27. Taniyan seven herkese sabir diliyorum

    Comment by Ebru E — January 31, 2011 @ 12:34 pm

  28. Bir arkadaşımız daha gitti Dicle, gitmeyi istedi ve gitti. Tıpkı senin gibi hayata sıkı sıkıya bağlı, zeki, başarılı bir arkadaşımız gitti…eşini, ailesini öylece bıraktı gitti..

    Comment by Görkem — February 18, 2011 @ 10:49 pm

  29. hocam izindeyiz.

    Comment by smurfi — April 6, 2011 @ 10:48 am

  30. Ben bugun tanistim seninle, tesadufen. Ne kadar guzelmissin. Tek tek okudum butun postlari, bazi yorumlara kizdim belki haddim olmayarak, bazi yorumlar icimi cok acitti, cok gercekti sevgileri -ve caresizlikleri cunku.

    Ama hic uzulmedim biliyor musun kararina. Seninle hic tanisamadigim icin uzuldum, ama kararindan dolayi hic uzuulmedim. Cunku sen kaniksamadan, alismadan, kendini kandirmadan yasayabilmissin. Bir baskasinin acisini, kasmadan, bile bile degil, kendiliginden yureginin en derininde hissedebilmissin. Seni tanidigima o kadar mutlu oldum ki, anlatamam sana bu hissi. Bir huzunlu gulumseme verdin bana, bir de yalniz olmadigim hissi.

    Cok tesekkur ederim Dicle, cok tesekkur ederim bu kadar guzel oldugun icin…

    Comment by Valerie — May 3, 2011 @ 9:20 pm

  31. biraz daha istanbullu yaptın beni.kahkahalarını at hadi yine.

    Comment by o — May 9, 2011 @ 12:34 pm

  32. San Francisco’ya gidiyorum. Law and Society orada bu yıl.Beraber gitseydik Dicle. ne olurdu beraber gitseydik? Bilgisayarını unutsaydın orada burada, hırkan kalsaydı hep arkanda, “insanların iyi niyetleri üzerinden yaşasaysın” Dicle ne olurdu?? Özledim seni çok. Dicle. Seni çok özledim.

    Comment by seda — May 26, 2011 @ 11:37 am

  33. bugün sizi düşünüyorum hocam.sizi özledim.

    Comment by ayşe — June 7, 2011 @ 4:29 pm

  34. Tam iki yıl oldu, hala çok zor kabullenmek… hep anıyorum, hatırlıyorum seni Dicle…umarım bir yerlerde mutlusundur..

    Comment by Görkem — October 5, 2011 @ 12:46 am

  35. her gün zor
    bugün en bi zor
    yüreğine hasret yüreğim
    kucaklıyor o hep gülen hayalini

    Comment by Ayşe Gül — October 5, 2011 @ 9:32 am

  36. Dicle bizi çok düşündürdün…sanırım yapmak istediğin de buydu…tüm kalbimle orada rahat etmeni diliyorum…Allah sana rahmetiyle muamele etsin..

    Comment by nurilhayat — October 5, 2011 @ 2:17 pm

  37. Öyle özledim ki sizinle sohbet etmeyi…

    Comment by gozde — October 5, 2011 @ 3:47 pm

  38. acı pişmanlık özlemle anıyoruz. affet lütfen. Allahın rahmeti seninle olsun, esen kal.

    Comment by mualla kavuncu — October 5, 2011 @ 10:57 pm

  39. Seni çok seviyorum. Sadece bu.

    Comment by Valerie — December 4, 2011 @ 6:40 pm

  40. her gün zor
    bugün en bi zor
    yüreğine hasret yüreğim
    kucaklıyor o hep gülen hayalini

    Comment by partner — December 5, 2011 @ 10:50 am

  41. akşam akşam şarap içerken gene aklıma geldin. üzüldük be dicle, ama sen mutluysan diyecek birşeyimiz yok. umarım mutlusundur.

    Comment by aporia — January 11, 2012 @ 3:34 am

  42. Seni çok özlüyorum sadace bu 🙁

    Comment by macerasende — January 31, 2012 @ 6:08 am

  43. umarım mutlu olursunuz

    Comment by Denizyıldızı Marin Anaokulu — February 4, 2012 @ 6:32 pm

  44. sizinle ilgili haberleri okumuş ve üzülmüştüm…sonra Sabancı Üniversitesi’nde master yapmaya başladım. Adınıza açılan makale yarışmasında tekrar hatırladım sizi…ama bunca zaman sonra şimdi ağladım…bir dersimiz için sizin makalenizi okumaya başladım. Sonra internette sizinle ilgili haberleri okudum…ve ağladım..ağladım…çok gecikmiş neden? niçin? soruları…gittiğiniz yerde çok huzurlusunuzdur umarım…

    Comment by Başak — February 27, 2012 @ 4:32 pm

  45. Yüreğine hasret, o güzelim gülüşüne hasret…
    özlem de isyan da dinmiyor!

    Comment by Ayşe Gül — October 5, 2012 @ 2:08 pm

  46. hayat bu haliyle cok düşündürüyor dicle’yi…

    Comment by darulmihen — October 5, 2012 @ 2:23 pm

  47. çok ama çok özlüyoruz…
    ailenin yazdığı gibi, bu yaz eksikliğini daha da fazla hissettik.
    keşke’ler bitmiyor…

    Comment by Ayşe Gül Altınay — October 3, 2013 @ 2:50 pm

RSS feed for comments on this post.

Sorry, the comment form is closed at this time.

Sabancı University