Monthly Archives: April 2015

ÇOK SATANLAR ÇOK OKUNUR MU?

Posted by reference on April 29, 2015
Tanıtım ve Duyurular / No Comments

Bir okur olarak çoğu  zaman gazetelerin kitap eklerinde, yayınevlerinin en göze çarpan raflarında çok satanları, bunların tanıtımlarını görürüz. Bu tür kitaplar çok okunduğu kadar, arkasındaki geniş reklam gücüyle, vitrinde aldıkları ilk sıra, medyada buldukları yerle de diğerlerinden öne çıkarak daha çok satarlar.

Peki her çok satan acaba çok okunur mu? Yoksa o kitap adeta “moda” olduğu için satın alınır da okunmadan bir kenarda unutulur mu? Bir kenarda unutulmaya yüz tutan “çoksatan” başkasına hediye mi edilir, yoksa bir kütüphaneye mi bağışlanır?

Her çok satanın çok okunmadığını araştırmalar bize söylüyor. O halde bir çoksatanın, çok satmasındaki nedenler ya da gerekli koşullar nelerdir?

Bunlar arasında yazarının popüler olması, daha önceki eserinin/eserlerinin ses getirmiş olması, ödül alması, üstüne basında söyleşiler çıkması, kültür-sanat programına yazarının konuk olması, ünlülerin tavsiye etmesi, reklamlarının kitap eklerinde sık sık yer alması ya da filminin çekilmesi olabilir mi?

Tüm bu dış etkiler haricinde, reklamlar dışında eserin özellikleri, çok satmasında ne kadar etkindir? Eserin edebi kalitesi, getirdiği yenilik, zamanın ruhunu yakalaması, anlatı türü içinde yoğun, yenilikçi, ya da sıkı metin olarak nitelendirilmesi, okunmasının kolaylığı ya da zorluğu, akıcılığı, okumadan önceki vaadettikleriyle okuma sonrası okuyucunun beklentilerinin örtüşmesi vb. gibi etkenler, çok satmayı ne kadar etkilemektedir?

Her kitap kuşkusuz bir yolculuktur ve eserin okunmasından alınan haz, dimağımızda yarattığı görüntüler, kavrayışımıza dair sunduğu hakikatler bize ister sihirli gelsin ister doyurucu, her sanat eserinde olduğu gibi etkilenmek, büyülenmek, bir nevi sihirbaz gösterilerindeki gibi kandırılmak isteriz. En azından okumanın verdiği keyfi, düş gücümüze kattığı yaratıcılığı, kelime haznemizdeki zenginliği, düşündürttüğü anlamları ile bizde yer eden, iz bırakan eserler keyifli birer yolculuk olarak okuma tarihimizdeki yerlerini alırlar.

Bu keyifli yolculuklara ortak olmayan kitaplar ise genelde hızla unutulmaya başlanır ve bir daha okunmaya genellikle layık görülmezler.

Çok satanların büyüsü de tam burda devreye girer: Onlar bize okunmaya layık, estetik olarak çarpıcı, okuması keyif veren, “kaliteli” bir metin olduklarını baştan vaadeder. İster formüle edilerek yazılmış olsun, ister zamanın ruhuna ya da modaya uygun, popüler olan gözetilerek yazılmış olsun, ister kitap sırtlarında en sevdiğimiz yazarların, eleştirmenlerin tanıtımı olsun, çok satan kitapların kalıcılığına karar verecek olan yine zamandır.

Zaman her şeyi temizleyip süzer ve arındırırken, kıymetli olanı, klasik olanı, yapıtın gücüyle belirler.

Nice çok satanlar vardır ki unutulup gidecektir, tıpkı kendinden önceki pek çok “en iyi satan” kitap gibi… Nice kitaplar da vardır ki, döneminde popüler olamasa bile birer klasiğe dönüşecektir.

İşte buradaki keskin ayrımı yapacak olanlardan biri de okur olarak bizizdir. Şimdi elimizdeki eserlere bir daha bakalım, onu kitaplığımızın raflarında yer alan Dostoyevskilerin, Tolstoyların, Çehovların ya da bir Küçük Prens’in, Ulysses’in, Faust’un yanına layık görüyor muyuz?