Daily Archives: August 3, 2018

Terim mi termin mi?

Posted by reference on August 03, 2018
Tanıtım ve Duyurular / No Comments

Melih Cevdet Anday’ın denemeleri keyifle okunası kitaplardandır. Aydın kişiliğini çokça konuşturur bu yazılarında. Felsefesiz Yaşamak adlı kitabının “Şiirimiz Romantik mi?” başlıklı yazısında terim ve termin kelimesine değinmiş ve bizi o aydınlık yüzüyle aydınlatmıştır. Bu ışığı size ulaştırmak için de elçilik görevini yapmayı kendimize bir borç bildik:

…“Romantik” sözcüğü bir edebiyat terminidir. Ben, okurum belki gözlemleşmiştir, “terim” demiyorum da “termin” diyorum. Önce bunun ne demek olduğuna değinelim de, sonra benim niçin “termin”i yeğlediğim üzerinde dururuz.

     “Terim” için ansiklopedi şöyle diyor.

     “Konuşma dilinde pek kullanılmayan, bilim ve sanatla ilgili bir kavram belirten kelime.” Ve sözcüğün Türkçe termek, toplamaktan geldiğini belirtiyor.

     Oysa romantik sözcüğü ile konuşma dilinde oldukça sık karşılaşırız; bu yüzden onu termin saymayacak mıyız?

     Sonra ben termek sözcüğünü bilmiyorum da, toplamak anlamında dermek, derlemek dendiğini biliyorum. Üstelik terim kavramının “toplamak”la bir ilişiği yok.

     Bunun Fransızcası olan terme, sanır anlamından başka bitim, son anlamlarına da geliyor. Biz sözcüğün bu ikinci anlamını terminal derken kullanıyoruz. Sanır anlamına gelince Latinlerde sınır tanrısının adı Terminus idi, bundan gelen terme, bilimsel, sanatsal bir kavramın sınırını kesin olarak çizmek anlamını taşır. Terminologie ise termin bilim demektir.

Görülüyor ki sözcüğün Batı dillerindeki karşılığında “r” ile “m” arasında “i” yok. Oysa biz hem “terim” diyor, hem de “terminoloji”yi kullanıyoruz. Eğer bizdeki terim, doğruysa neden teriminoloji demiyoruz?

      Aklım Almıyor.

Bir iki felsefecimize açtım bu konuyu, “Yapacak bir şey yok, alışıldı terim”e dediler. Daha bunun üzerinde kesinliğe varmadan felsefe terminlerimizi nasıl düzenleyebiliriz.

ICinizden biri

“Burjuva” kelimesi nereden geliyor?

Posted by reference on August 03, 2018
Tanıtım ve Duyurular / No Comments

Hangi kitapta neyle karşılacağını bilemez insan. Bunca kitap arasında seçici davranmakla birlikte hiç beklemediğiniz kitaplarda enteresan bilgilerle karşılaşmak mümkün.

Burjuva kelimesinin nereden geldiğini Mehmet Ali Kılıçbay imzalı,  konusu ahşap olan Ahşabın Öyküsü adlı kitapta bulacağımızı hiç tahmin edemezdik; ama bulduk işte. Bu bilgiyi de sizinle paylaşalım istedik.

Söz konusu kitapta Kapının Sapı adlı kısımda burjuva kelimesinin nereden geldiğini açıklıyor yazar. 

Yazar kapılardan bahsederken bir zamanlar kentlerin de kapılarının olduğunu paylaşır.

“Tarihin çok, ama çok uzun bir süresi boyunca, kentte yaşayanlar kendilerini göçebelere, barbarlara, yabancılara karşı korumak zorunda hissetmişlerdir. Kent, çok yakın tarihlere kadar, surlar demektir. Bugün Batı dillerinde kullanılan Latince intra muros (sur içi) tabiri, aslında bizatihi kenti tanımlamaktadır. Yani çok yakın atalarımıza kadar, insanlık tarihinin derin zihniyet damgalarından biri olarak, kent ile sur içinde olma arasında bir özdeşlik kurulmuştur.

Kentin kapalı bir alan olmasının en tipik göstergelerinden biri, sur içiyle sur dışını (extra muros) temasa geçiren veya bu teması sona erdiren unsurun kapılar olmasıdır. Bir kent kendini ylnızca istilacıya karşı savunmaz, aynı zamanda kentsel mahremiyetini yabancılara karşı korur. Bu koruma kapılar aracılığıyla yapılır. Şehre girenler/girebilenler, girmeye hakkı olanlar ve olmayanlar, sur kapılarında denetlenir. Bu açıdan kapı, bir şehrin kendisine biçtiği imajın devamının/sürekliliğinin güvencesidir. Böylece, yabancı, deli, cüzzamlı, dilenci vb. şehir kapılarından içeri alınmaz veya es kaza girmiş olanlar veyahut şehrin kendi ürettikleri varsa, buradan dışarı atılır, infazlar da kapı yakınlarında yapılır.”

Sıkı durun burjuva kelimesinin nereden geldiğine geliyoruz.

“Bu bağlamda, bir şehir genişleyip, surlarının dışına taşarsa, taşmaya başlarsa, ilk önce şehrin imgesine en fazla zarar veren unsurlar dışarı çıkartılırlar. Örneğin, ortaçağın sonlarında endüstrinin gelişmesi sonucu genişleyen ve surlarının dışına taşan şehirler, önce derici, boyacı gibi ağır kokulu ve pislik yaratan meslek dallarını dışarı atmışlardır. Ama bu, şehir endüstileşip ticaret ağlarının içine girerse, kapıların dışında ticari ve endüstriyel bir mahalle oluşur ve buna burgus (burç) adı verilir. Burada oturanlara da burjuva. İşte, tarihin garip cilvelerinden biri olarak, ortaçağ şehrinin kapının önüne koyduğu burjuva, 16. yüzyıldan itibaren başlayan ve sanayi devrimi ile zirvesine çıkan bir süre içinde, en kentli unsur haline gelmiştir. Kapının önüne konulmanın bedelini, kentin kalbini fethederek ödetmiş ve bu fethini damgalamak ve mühürlemek üzere kapılarını ortadan kaldırmıştır. Burjuvazinin kenti kapısızdır, her gelene açıktır, çünkü denetim açık kapılarda değil, iktisadi mekanizmaların içinde yapılmaktadır.”

ICinizden biri