Her kitabın okuru farklıdır. Bazı kitaplar az okunur, bazı kitapların ise okuru bol olur. Bazı kitaplar bilgi merkezlerinde/kütüphanelerde, kitaplıklarda hep okunma sırasının kendilerine gelmesini bekler.
Her kitabın editörü ve yazarı dışında tek bir okuru olmasa bile zaman içinde okur sayısında ciddi değişimler olabilir. Uzun süre okunmayan, keşfedilmeyen romanlar, bazen araştırmacıların, bazen meraklı okurların, bazen de eleştirmenlerin sayesinde “kült” statüsüne yükseliverir de üst üste baskılar yapar.
Kendi kitaplığınızda yıllardır okunmayı bekleyen kitaplar olabileceği gibi, hemen yenilerde aldığınız bir kitabı da bir solukta okumuş olabilirsiniz. Peki kitaplığınıza bile zaman zaman hiç okumayacağınız kitaplar alırken, bilgi merkezlerinde/kütüphanelerde okunmayan kitaplar hiç mi olmaz?
Aslında her bilgi merkezi/kütüphane içinde bir de “okunmayan kitaplar” bölümü kurulabilir. Okunmayan kitaplardan kastımız, bir kullanıcının onları hiç ödünç almadığını ifade etmektir; ancak o kitap hiçbir kullanıcının kaydına geçmemiş bile olsa ödünç alınmadan okunmuş, sayfaları karıştırılmış olabilir.
Peki bilgi merkezlerinde/kütüphanelerde çok okunanlar ile hiç okunmayanları sadece kullanıcıların kullanım kaydıyla ölçmek yeterli ve doğru bir yöntem midir? Örneğin bilgi merkezilerinde/kütüphanelerde referans kaynaklar ödünç verilmez; ama kaynak kitaplar oldukları için sanıldığından çok daha fazla okunur, sayfaları karıştırılır. Çoğu zaman çok satanların, çok okunanların peşinde olan okur, vitrinlerde, kitap eklerinde, arkadaş elinde çok okunanları gördüğü için mi o kitaplar çok okunmakta, bilgi merkezlerinde/kütüphanelerde bolca ödünç alınmaktadır? Yoksa genel beğenimize uygun düştüğü ya da bizi şaşırttığı, okunmayı hak ettiği için mi?
Yazılalı yıllar olan, yer numarası alıp bilgi merkezi/kütüphane raflarına dizilen onca kitaptan hepsinin çok okunan olmasını bekleyemeyiz. Eğer öyle olsaydı bilgi merkezleri/kütüphaneler işlevini yerine getiremezdi.
Bir kitabın bilgi merkezlerinden/kütüphanelerden hiç ödünç alınmaması kitabın niteliği hakkında bir fikir ileri sürülmesi için yeterli bir delil sunmaz. Yani hiç okunmamış bir kitaba kötü sıfatını veremeyiz; ancak kitap ödünç verme oranları, bilgi merkezlerinin/kütüphanelerin başarısı hakkında bize iyi-kötü bir fikir verebilir.
İster ödünç alınsın, ister hiç ödünç alınmamış olsun, her kitap okunacağı zamanı ve o meraklı okuyucusunu bekler.
Öyleyse biz de o kitapları daha fazla merak içinde bırakmayalım…
Leave a Reply
You must be logged in to post a comment.