Russett (1993)

GİRİŞ NOTU: 

Demokratik rejime sahip ülkeler neden birbirleriyle çatışmazlar? Öncelikle, Demokratik Barış Teorisi’ni oluşturan iki ayrı akımdan bahsetmek mümkün: birincisi norm-temelli ya da sosyolojik bakış açısı (Russett, 1993),  ikincisi ise demokratik barışı  rasyonel seçim teorileri ile açıklamaya çalışan yaklaşımlar (Fearon 1994,1995: Mesquita et al. 1999).

Öncelikle Russett (1993) eserinin bir kitap olduğunu belirtmeliyiz. Aşağıdaki özet Russett’ın literatüre yaptığı katkının ana unsurlarını özetleyen birinci ve ikinci bölümlerle ilgilidir. Bruce Russett’ın Demokratik Barış Teorisi’ni norm temelinde ele alan en önemli yazarlardan biri olduğunu söylemek mümkündür. 

Kitabın yazıldığı zamanı da ayrıca göz önünde bulundurmak gerekir. 1993 senesi Soğuk Savaş’ın bittiği ve dünyadaki güç dengesi üzerine çokça tartışma yürütüldüğü bir dönemdir. Russett bu tartışmalara norm-temelli Demokratik Barış tartışması ile katılmıştır. Eğer dünyada demokratik rejimlerin sayısı artarsa savaş ihtimalinin de azalacağı düşüncesi  dönemin aurasına uygun bir şekilde destek bulmuştur (Sonrasında yapılan realist eleştirileri ayrıca yayımlayacağım). Günümüzdekiler gelişmelerle birlikte etkisi zayıflamış olsa da Russett’ın Demokratik Barış Teori’sinin en önemli sac ayaklarından biridir. Kitap ayrıca William Antholis, Carol R. Ember, Melvin Ember ve Zeev Maoz’un da katkılarıyla yazılmıştır. 

Diğer makale sunumları gibi, aşağıdaki kitap bölüm incelemesi çeviri değil, makalenin aslına bağlı olan bir özet çıktısıdır. Fakat ingilizce aslında okunması tavsiye olunur. 

 

Kültürel-Normatif Açıklamalar

Demokrasiler sorunları çözmede otoriter rejimlere nazaran farklı yöntemler kullanılır. Bu yöntemler devletlerin kendi içinde zamanla oluşturdukları demokratik normlarla iç içe geçmiştir. Örneğin, bir demokrasi içinde çatışma olduğunda farklı siyasi partiler ya da gruplar uzlaşmak zorundadır, ya da yeni bir seçime gitmek zorundadırlar. Bir iç savaşı engelleyecek olgun demokratik kurumlar mevcuttur. Ülke içi aktörler (siyasi partiler, sendikalar vs.) sorunlarını şiddetten uzak durarak çözme eğilimindedir.

Dolayısıyla demokratik devletler bu metodları aynı zamanda dışsallaştırma kabiliyetine de sahiptir. Yani demokratik ülkelerde ülke içi aktörler belirli demokratik kurumlara ve prosedürlere bağlı kalmak zorunda olmakla birlikte, farklı bir demokratik devletle iletişime geçtiklerinde bu demokratik normlara bağlı kalabilirler. Çünkü karşı devletin temsilcilerinin ve kurumlarının da benzer demokratik teamüllere bağlı olduğunun farkındadırlar. Dolayısıyla demokratik devletler başka demokrasilerle ilişki kurduğunda ülke içinde içselleştirilen normları bir kenara bırakmak zorunda hissetmezler. Demokrasiler arasında barış olmasının en önemli sebebi bu tarz benzer demokratik normlardır.

Doğal olarak bir demokrasi ne kadar konsolide veya istikrarlı ise, başka bir demokrasiye karşı o ölçüde taviz vermeye meyilli olabilir. İstikrarlı demokrasiler karar alıcıların -çatışmaları engellemek adına- geri adım atabildikleri rejimlerdir.

Demokratik-devletler ile otoriter devletler, otoriter devletler ile diğer otokrasiler arasında çatışmaların daha fazla olması da kültürel-normatif etkenlerle açıklanabilir. Otokrasinin hakim olduğu devletlerde karar alıcılar demokratik normlarla iktidara gelmemiş, dahası ülke içindeki sorunları şiddet ile çözme eğilimindedir. Örneğin Baas’ın otokratik liderlerinin iktidara darbe ile gelmesi bunun bir örneklerinden biridir.

Demokratik devletler içselleştirdikleri demokrasi normlarını, otoriter liderlerle çatışma yaşadıklarında işletmek yerine neden savaşı tercih ederler? Çünkü çatışma çözüm yöntemi olarak demokrasiyi içselleştirmeyen ve benimsemeyen devletler, demokratik devletlerin yumuşaklığından faydalanarak -sürekli savaş ve çatışma tehdidi ile- taviz koparmaya çalışırlar. Bunun farkında olan demokratik devletler de taviz vermemek adına otoriter devletlere karşı daha saldırgan olurlar.

Yapısal/Kurumsal Bakış Açısı

Kurumsal bakış açısı demokratik devletlerin denge ve denetleme mekanizmaları ile ilgilidir. Yani demokratik rejimlerin sahip olduğu kurumlar ve güçler ayrılığı demokrasilerin kendi aralarında savaşmalarının önündeki en önemli engeldir. Kamuoyu ayrıca söz sahibidir çünkü demokrasilerde kararları tartışmaya açmanız ve toplumdan da farklı siyasi gruplardan da destek almanız gerekir. Bir demokratik devlet diğer bir demokratik devletin de aynı kurumlara sahip olduğunu bilmektedir. Anarşinin hüküm sürdüğü uluslararası sistemde bir demokratik devletin başka bir devletin demokratik olduğunu bilmesi savaşlar konusunda belirsizliği azaltan önemli etkenlerden biridir. Eğer bir demokrasinin içinde denge ve denetleme mekanizmaları varsa, başka bir demokratik devlette de benzer mekanizmalar mevcuttur. Dolayısıyla, savaş ilanı aynı demokratik karar alma süreçlerine tabiidir. Bu anlamda bir demokratik devletin karar alıcıları, başka bir demokrasinin kendilerine aniden saldıracağına pek ihtimal vermezler.

Otoriter devlet liderleri ise kurumsal mekanizmalarla bağlı değildir. Bir savaş başlatmak istediklerinde herhangi bir kamuoyu desteği beklentisi içerisine de girmezler. Dolayısıyla saldırmaları ve savaş çıkarmaları daha muhtemeldir. Aniden saldırabilir, ilk saldırıyı kolayca yapabilir. Çünkü iç siyasette hiçbir kurumsal mekanizma mevcut değildir.