Ezgi Güner’in Orhan’la Görüşmesi

Ezgi diyor ki: ?Sözlü tarih sohbet için iyi bir bahaneydi. Orhan?la proje sayesinde tanıştık ve arkadaş olduk. İkimizin de alışık olduğu ilişki biçimlerinden farklıydı onun anlattığı hikayeyi dinlememle başlayan arkadaşlığımız. Konuştuklarımız 80 sayfayı doldurdu. Sonra Orhan?la grafikerlik yaptığı dergiyi Sabancı Üniversitesinde açtığımız stantta sattık. Aynı dergi için o annemle anneler günü röportajı yaptı. Zaman içinde roller yer değiştirdi, birbirimizi daha iyi tanıdık ve proje bittiğinde geriye ortak işlerimizden başka bir de arkadaşlığımız kaldı.

Orhan 1989?da Maraş?ta doğmuştu. 10 yaşında geldiği İstanbul?da abisinin evinden kaçıp şehrin farklı yerlerindeki yurtlarda kalmaya başladı. Köyde ailesiyle yaşadığı hayattan farklıydı şehirde tek başına yaşadığı hayat. İstanbul?u kullanmayı, burada sağ kalmayı, kendi yolunu bulmayı, fark edilmeden sınırları zorlamayı öğrendi. Bu şehre dair/ait bilgiye sahip olmak demekti ve Orhan bunu anladığım kadarıyla epey önemsiyordu.  Görüşmelerimiz sonunda yazdığım yazıda bu bilginin Orhan için ne anlama geldiğine, nasıl kullanıldığına ve neye yaradığına cevap aradım.”


Ezgi ile Orhan?ın görüşmesinden:

?Sokak çocuğu değilim ki, kimse sokak çocuğu değil ki. Şu anda sokakta kalan sokak çocuğu değil ki. Bu sen de olabilirsin. Sen de sokakta kalabilirsin. Sen de sokak çocuğu değilsin ki.?

?(…) Mesela şunu düşün. Depremde evini kaybetmiş bir aileyi düşün. Sokakta kalıyor. O sokak çocuğu mu oluyor? Hayır, depremzede oluyor. Onu da bir depremzede olarak görebilirsin. Toplum bunu yapıyor. Mekânlı, mekânsız olarak ayrım yaptıkları için kimi sokak çocuğu, kimi aile çocuğu, kimi süt çocuğu…”

Orhan fotoğrafının yerine otoportresinin kullanılmasını istedi.

Orhan?ı dinleyebilirsiniz: