Sözlü Tarih Nedir?

Yazılı kültürün bilimsel olarak tek referans kabul edilmesinden bu yana çok zaman geçti. Sözlü anlatım “havaya karışıp kaybolan değersiz bilgiler yığını” olmaktan çoktan çıktı. Gerek bilimsel gerekse kültür-sanat alanında uçucu sözün değeri giderek artıyor. Tarih alanında sözlü anlatıma hak ettiği yeri tekrar açmaya çalışan araştırma yöntemi ise sözlü tarih oldu.

Sözlü tarih, özellikle 1960’lı yıllardan itibaren ortaya çıkan yaşayan bireylerin belleğe dayalı sözlü anlatılarını arşive dayalı tarih yazımının önemli bir bileşeni olarak konumlandıran bir araştırma yöntemidir. Daha çok devlet arşivleri ile yazılan tarihin araştırma alanına sıradan insanları, gündelik yaşamı ve öznelliği dahil etme dürtüsüyle şekillenmiş ve ses kaydetme teknolojilerinin gelişmesiyle de desteklenmiş disiplinlerarası bir çalışma alanı olagelmiştir.

Sözlü tarihin birincil amacı, bireylerin yaşamöyküsü anlatılarını ses ve/veya görüntü yoluyla kaydederek bir  arşiv oluşturmaktır. Bu arşiv, sözlü tarihçinin ilgi alanına bağlı olarak belirli bir tarihi dönem veya konu üzerine hazırlanacak ürünün ana malzemesini oluşturur. Bir birey, aile, topluluk, mahalle veya yöre de sözlü tarihin konusu olabilir. Yakın zamana dek sözlü tarih arşivleri çoğunlukla ses kayıtlarından oluşmakta, bu kayıtlar yazılı metinler üretmek için kullanılmaktaydı. Bugün, yeni teknolojiler multimedya ürünleri yaratmaya olanak sağlarken, postmodernizm tartışmaları bağlamında kimlik, anlatı, bellek ve öznellik gibi konular gündeme gelmiş ve bu iki gelişme, sözlü tarihin 2000li yıllarda ivme kazanmasına neden olmuştur.

Türkiye ise sözlü tarih alanında çok az çalışma yapılmış, potansiyel olarak çok verimli bir ülkedir. Son günlerde hem popüler kültürde hem de akademide bireysel tanıklıklara artan ilgi, Türkiye’nin sancılı demokratikleşme süreci ve bu sürecin beraberinde getirdiği çokkültürlü geçmişimizle yüzleşme gereksinimi, bireyselleşme sürecinin öne çıktığı 80 sonrası dönemde, ekonomik krize ek olarak kimlik sorunu ve katılımcı demokrasi sorunları, sözlü tarih yöntemine yönelik ilgi ve gereksinimi de beraberinde getiriyor. Yöntem olarak sıradan insanların öznel bakış açılarına odaklanan sözlü tarih, Türkiye’nin kültürel kimliği ve demokratikleşme süreci üzerine yapılan tartışmalara hem akademik ortamda hem de sivil toplum alanında önemli katkılar sunmakta. Aile tarihleri, köy ve mahalle tarihleri sözlü tarih yöntemi ile incelenerek gündelik hayatın tarihi kayda geçirilmeye başlandı. Bu tür çalışmalar sadece bilimsel açıdan değil aynı zamanda gündelik yaşam politikalarının dönüşümü açısından da çok önemli bir boşluğu dolduracaktır.

Daha fazla bilgi için…